EÜ’de “Baharın Müjdecisi Nevruz” konuşuldu
Süleyman Ali Sönmez- Zeynep Bozkurtlu
Baharın gelişini müjdelen “Nevruz Bayramı” dolayısıyla Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü (TDAE) tarafından “Türk Dünyasında Nevruz Geleneği” konulu panel ve “Bozkırın Kanatları” adlı fotoğraf sergisi düzenlendi. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak Enstitü Müdürü Prof. Dr. Nadim Macit, Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Alimcan İnayet, Dr. Avazhan Umerav, doktora öğrencileri Nedim Mutlu Kızılbuga ve Sahita Jafarizad Asgharabadi katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Türk Dünyası Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Temizkan üstlendi.
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Nadim Macit, “Yüzyıllar evvelinde çoğu ozanımız Nevruz’un bir Türk Bayramı olduğunu dile getiren şiirler yazmıştır. 18 ve 19. yüzyılın başlarında, Ergenekon çıkışıyla birlikte Türkler, Nevruz Bayramını kutlar. Orta Asya ülkelerinde Nevruz Bayramı, resmi bayram olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ise bu bayram özellikle son yıllarda büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır. Zira nevruz, baharın müjdecisi olan bir günü kutlamak, yeni bir dünyanın müjdecisine merhaba demektir. Son dönemde Kahramanmaraş merkezli depremler, bu yıl bayramı daha buruk kutlamamıza sebep olmuştur. Ancak, birleştirici olan bu kutlu gün, depremzede vatandaşlarımızın yaralarını sararak yeni bir yaşamı beraber kuracağımızın da habercisi anlamını taşımaktadır” dedi.
“Kardeşçe yaşamanın simgesidir”
Nevruzun bir dönüşüm adı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alimcan İnayet, “Nevruz, bahara geçişin, bereketin, bolluğun habercisidir. Nevruzda büyükler ziyaret edilir, kaybedilmiş insanların kabirlerinin ziyareti yapılır. Buranın dönüşünde ‘Nevruz Aşı’ denilen zengin bir sofra hazırlanarak eş, dost, akraba davet edilir. Sofra bağları güçlendirme görevi görür. Nevruz, Türkler için bölgesel barışın simgesidir. Sulhun bütün bir Türk coğrafyasında sağlanmasının ve kardeşçe yaşamanın simgesi olan bu bayramın gelecek kuşaklara aktarımı da bizlerin en önemli görevlerindendir” dedi.
“İmece kültürünü pekiştirir”
Nevruzun, Türk coğrafyasında hâlâ coşkuyla kutlanmakta olduğunun altını çizen Dr. Avazhan Umerav, “Nevruz Bayramı, Sovyet Dönemindeki yasaklar kapsamında Doğu Türk halkları için yasaklanmıştı. Sovyetlerin dağılmasıyla yeniden bayram olarak kutlanabilen nevruz, aradaki 80 yıllık sekteye rağmen bütün bir Türk coğrafyasında hâlâ coşkuyla kutlanmaktadır. Çünkü nevruzun binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Nevruz, aynı zamanda Orta Asya’da imece kültürünü pekiştiren bir yapıdadır” diye konuştu.
“Barışın ve dayanışmanın örneğidir”
Nevruzu, Türk günü olarak nitelendiren doktora öğrencisi Nedim Mutlu Kızılbuga, “Nevruz geleneği, 2009 yılında Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan ve Pakistan’ın ortak dosyası ile ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi’nde yer bulmuştu. Buradan da anlaşıldığı üzere bütün bir Orta Doğu coğrafyasını kapsayan nevruz, barışın ve dayanışmanın bir örneğidir. Bir Türk günü olan nevruzda insanlar yeni kıyafetler giyerek evlerinden çıkarlar. Nevruz sayesinde küsler barışır, bilhassa dargın insanlar birbirlerini yemeğe ve eğlenceye davet ederler. Nevruzun böyle bir birleştirici özelliği bulunmaktadır” diye konuştu.
Doktora öğrencisi Sahita Jafarizad Asgharabadi ise, “Her kültürden birçok zenginliği içinde barındıran Nevruz Bayramı için insanlığın yaratıldığı gün diye de bahsedilir. Çoğu kültürde nevruz, insanın doğum günü olduğu için kutlanmaktadır. Mesela İran-Pers geleneğinde de kutlamalar bu inanışla yapılmaya başlanmıştır. Nevruz’da bahar temizliği, Haft Sin, Chaharshanbe Suri, akraba ve arkadaş ziyaretleri gibi çeşitli ritüellerin de barındığı İran kültüründe nevruz için Noel Baba gibi simgesel bir şahsiyet de bulunmaktadır. Amu Nevruz yani Nevruz Amca adıyla bilinen bu simgesel isim, her bayramda sokaklara çıkarak yeni yılı kutlar” dedi.
“Kartal ve doğan fotoğrafları sergisi”
Panelin sonunda konuşmacılara Prof. Dr. Alimcan İnayet tarafından “Teşekkür Belgesi” takdim edildi. Panelin ardından atılımcılar, Enstitü sergi salonunda açılışı yapılan Kazakistan’daki kartal ve doğancılık geleneği temalı birbirinden ilginç fotoğrafların yer aldığı sergiyi gezme imkânı buldular. Aynı zamanda enstitü bahçesinde sergilenen iki canlı doğanı yakından gözlemleyen katılımcılar, bu heybetli kuşlara dokunma fırsatı yakaladılar. Etkinlik, geleneksel Özbek Pilavı ve ayran ikramının ardından sona erdi.