Arıkantürk, “Gerçek bir koleksiyoner olmak için biriktirmek yeterli değil”
EÜ Etnografya Müzesinde “Alevli Cam: Opalin” söyleşisi düzenlendi
Arıkantürk, “Gerçek bir koleksiyoner olmak için biriktirmek yeterli değil”
Ege Üniversitesi (EÜ) Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ve Etnograf Müzesi iş birliğinde “Müze Söyleşisi: Koleksiyonerler” etkinliği kapsamında “Alevli Cam: Opalin” söyleşisi düzenlendi. EÜ Etnografya Müzesinde düzenlenen söyleşiye EÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Haluk Sağlamtimur, EÜ Etnografya Müzesi Müdürü Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Dilek Yeliz Maktal Canko, akademisyenler ve sanatseverler katıldı.
Söyleşiyi Opalin koleksiyoneri İsmet Arıkantürk verdi. Arıkantürk, “Opalin bir cam türüdür. Yarı kıymetli bir taş olan opal ise farklı bir şey. Avrupa’da 18’inci yüzyılda yarı değerli taşlara benzeyen camlar üretme isteği doğdu. Bunu yapabilmek için eritilen şeffaf camın içine, kalsiyum fosfat, kalay oksit, flor, feldspat, arsenik gibi bazı maddeler katılmaya başlandı. En kolay taklit edilebilen taş olarak da önce opal hedeflendi. Yani önce beyaz opak camlar yapıldı, opal taklidi olduğu için de opalin adı verildi” dedi.
Küçük yaşlardan beri hatıra eşya ve obje toplama merakı olduğunu ifade eden Arıkantürk, “Küçük yaşlarda pul, hatıra eşya bebekler ve küçük objeler ile başlayan koleksiyon merakım birçok değişik alanda sürse de doksanların başından bu yana opalin cam bardak ve objeler ana konum oldu. Cam objeleri eskiden beri çok severdim. Ama asıl olarak opalin koleksiyonum, antikacı dükkânındaki mavi opalin bardakları çok beğenince başladı. Önce mavi bardak ve objeleri almaya başladım. Bugün de koleksiyonumda en çok mavinin değişik tonları ve beyazlar ağırlık taşır. Zaten diğer renkler daha nadirdir” dedi.
“Fransız camları daha ince ve narindir”
Opalin türleri hakkında bilgi veren Arıkantürk, “Almanya ve Venedik’te yapılan opalin camlar tamamen opaktır yani daha az ışık geçirir. Bunlara süt camı veya süt opalini denir. Bunların aksine Fransız camları daha ince ve narindir. Daha zarif süslemeleri vardır. Kalın olmayan opalinlerin en önemli özelliklerinden biri ışığa tuttuğunuzda pembemsi, alev benzeri bir ışık demeti vermesidir. İnce opalinlerin yanı sıra pazarlarda satılmak üzere üretilen daha ucuz opalin objelere günümüzde ‘pazar veya fuar opalinleri’ adı verilmektedir. Üfleme tekniği ile yapılan ince opalinlerin aksine bunlar kalıp tekniği ile yapılmışlardır” dedi.
İsmet Arıkantürk, “15’inci yüzyıldan beri süren Osmanlı camcılığı 19’uncu yüzyılda Beykoz’da yapılan opalin camlar ile önemli bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Osmanlı’nın kendi ürettiği Beykoz camlarına ben girmedim, kendime bir sınırlama koydum. Benim koleksiyonumdaki objeler, ağırlıklı olarak, Belçika, Fransa gibi ülkeler tarafından Osmanlı pazarı için üretilenlerdir. Ayrıca, sadece Amerika ve Avrupa pazarları için üretilmiş çok beğendiğim bazı camları da koleksiyonuma kattım. Koleksiyonumda en çok değer verdiğim obje, Üzerinde ‘Smyrne – Ganon &Tazartes’ yazan mavi opalin bardaktır” dedi.
Koleksiyoncunun bilgilerinin paylaşmasının ve öğretmesinin kıymetli olduğuna değinen Arıkantürk, “Gerçek bir koleksiyoner olmak için biriktirmek yeterli değil. Koleksiyon yapmak ciddi bir bilgi birikimi gerektiren uzun soluklu bir süreç. Öte yandan, bir koleksiyoncunun öğrendiklerini başkalarıyla paylaşması gerektiğini de düşünüyorum. Örneğin, bu bağlamda, kurucu üyesi olduğum, İzmir’de kurulu o tarihten bu yana kulübün birçok etkinliğinde yer aldım. Collection Dergisinde ve bazı dergilerde opalin camlar üzerine makale ve söyleşilerim yayınlandı. Ayrıca, opalin cam ve Çanakkale – Kınık seramikleri koleksiyonlarımın bir kısmını Edremit Güre İskelesinde kurulu Özel Kazdağı Müzesinde sergilemeye başladım. İçimdeki koleksiyonculuk ruhu ile daha uzun yıllar bu çalışmalarıma devam etmeyi umuyorum” diye konuştu.