Prof. Dr. Gökengin, “HIV/AIDS’de erken tanı ve tedavi yaşam süresini ve kalitesini artırıyor”
Ege Üniversitesi HIV / AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi; HIV/AIDS ile yaşayanların daha kaliteli bir yaşam sürmeleri, hakları olan tıbbi ve sosyal hizmete ulaşmaları ve toplumda HIV/AIDS yayılımının azaltılması için çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Merkez, ilgili alanda diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak toplum sağılığını koruyacak önlemlerin alınması konusunda farkındalık yaratıyor. HIV/AIDS hakkında bilgi veren Merkez Müdürü Prof. Dr. Ayşe Deniz Gökengin, “HIV, AIDS olarak bilinen hastalığın etkenidir; anneden bebeğe, korunmasız cinsel ilişki veya kan ile kirlenmiş kesici, delici aletlerle yaralanmalar sonucunda bulaşır. Kişiye bulaştıktan sonra başlangıç döneminde bazen belirtiler gösterebilir fakat bunlar çoğu kez grip, nezle veya hafif bir solunum yolu enfeksiyonu gibi çok genel belirtilerdir. Bu yüzden de fark edilmesi güçtür, genellikle de fark edilmez. İlk enfeksiyonun ardından uzunca bir süre herhangi bir belirti göstermeyebilir. Bu yüzden de birey genellikle HIV ile enfekte olduğundan habersizdir. Bu tür kişiler, kan bağışı öncesinde veya gebelik, ameliyat ya da evlilik öncesi yapılan taramalarda hastalığından haberdar olabildiği gibi, bazen de hastalık iyice ilerlediğinde ve artık son evrelere geldiğinde ortaya çıkan belirtilerin nedeni araştırılırken HIV ile enfekte olduklarını öğrenirler. Türkiye’de de genelde hastalık ya taramada ortaya çıkıyor ya da hastalığın ilerleyen evrelerinde tanı koyabiliyoruz” dedi.
“Riskli her türlü davranışta birey enfeksiyon riski altındadır”
HIV enfeksiyonu için bir risk grubu belirleyebilmenin mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Gökengin, “Korunmasız cinsel ilişki yaşayan herkes risk altındadır. Çok eşliler, sık eş değiştirenler, damar içi madde bağımlılarında, risk genel toplumdakinden daha fazla olsa da, riskli davranışta bulunan her bireyin risk altın olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Diğer bir deyişle, risk grubunda bulunmayan bir birey de korunmasız bir cinsel ilişkinin ardından HIV ile enfekte olabilir. Genelde insanlar ‘Ben risk grubunda değilim HIV olma ihtimalim yok’ gibi yanlış algılara kapılabiliyorlar. Bir kez daha dile getirmek isterim ki riskli davranışta bulunmuş olmanız HIV ile enfekte olmak için yeterlidir” dedi.
“EÜ, Türkiye’de kurulan ikinci merkez”
Ege Üniversitesi HIV/AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Türkiye’de bu alanda kurulan ikinci merkez olduğuna değinen Prof. Dr. Gökengin, “EÜTF Hastanesi, Türkiye’deki ilk HIV vakalarının tanımlandığı ve erken 80’li yılların başlarında HIV ile yaşayan bireylerin takibini yapmaya başlamış olan nadir hastanelerden biridir. Türkiye’de ilk vaka 1985 yılında tanımlandı, Ege Üniversitesi 1986 yılında hasta takip etmeye başladı. O nedenle de bu konuda en deneyimli kliniklerden biri olduğumuzu söyleyebilirim. Bu alanda Türkiye’de kurulan ikinci merkez, EÜ HIV/AIDS Uygulama Araştırma Merkezidir. Merkezimiz, 2009 yılında kuruldu. Çok fazla hasta takip ettiğimizden dolayı deneyimimiz oldukça fazla. Bu yüzden özellikle eğitim konusunda da Türkiye’ye önderlik etmiş kliniklerden biriyiz” dedi.
“Erken tanı yaşam süresini uzatıyor”
Aktif takip ettikleri hastaların sayısının yaklaşık 1200-1300 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gökengin, “HIV / AIDS eğer tedavi edilmezse ölümcül bir hastalıktır. Zaten hastalık, HIV enfeksiyonu olarak başlar, belirtili ya da belirtisiz ilk dönem geçirilir, sonra uzun bir süre belirtisiz seyreden bir dönem olur ve tedaviye başlanmazsa zaman içinde belirtiler ortaya çıkmaya başlar, sonunda bağışıklık sistemi tamamen devre dışı kalır ve AIDS aşaması gelir. Eğer tedaviye başlanmaz ise o kişi eninde sonunda kaybedilir. Bizim amacımız bu aşamaya gelmeden olabildiğince erken tedaviye başlayıp ilerlemeyi durdurmak. Eğer erken tanı koyabilirsek bu kişiler HIV negatif bireyler kadar uzun ve sağlıklı yaşayabilir. Çok özel vakalar dışında genel olarak tedavisiz iyileşmek söz konusu değildir. Hastalarımızın şu anki koşulda ömür boyu tedavi kullanmaları gerekiyor. Tedavide çok başarılıyız, Türkiye’de hemen hemen bütün ilaçlar var ve ilaç tedariki konusunda hiçbir sorunumuz yok. Tedaviye başladığımız kişilerde virolojik baskılamayı çok kolay sağlıyoruz ve çok iyi bir takip sistemimiz var. Sadece kendi kliniğimiz için söylemiyorum, Türkiye’nin hemen hemen tüm kliniklerinde takip sistemleri çok iyi işliyor. Ülke olarak tanıyı aldıktan sonraki aşamada çok başarılıyız” dedi.
“Kendini risk altında hisseden herkese kapımız açık”
Prof. Dr. A. Deniz Gökengin, “Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Programı (UNAIDS) 2020 hedeflerini 90-90-90 olarak belirlemişti. Bu demek oluyor ki; HIV ile yaşayanların yüzde 90’ı tanı almalı, tanı alanların yüzde 90’ında tedavi başlanmalı ve tedaviye başlananların yüzde 90’ında da virüs baskı altına alınabilmeli, 2025 için bu hedef yüzde 95 olarak belirlendi. Biz ülke genelinde son iki basamakta 90’a çok yakındık. Birçok Avrupa ülkesinden çok öndeydik; ancak ilk basamakta, yani tanı koyma evresinde yüzde 40’tayız. Onu sağlayamadığımız için de son basamakları maalesef yükseltemiyoruz. Kendinizi risk altında görmüyor olabilirsiniz ama unutulmamalıdır ki herkes risk altında olabilir. Risk grubunda olmanız gerekmez; riskli davranışta bulunuyorsanız mutlaka test yaptırmalısınız çünkü ne kadar erken tanı konulursa o kadar iyi sonuçlar elde ediyoruz. Biz, EÜTFH HIV / AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak, HIV ile yaşayan bireylere sağlık hizmet sunarken, bilimsel araştırmalar da yürütüyoruz. Bir yandan eğitim programları düzenliyor, bir yandan da HIV testi yaptırmak isteyen hastalarımıza danışmanlık hizmeti vererek HIV testlerini yapıyoruz. Test yaptırmak, danışmanlık almak veya görüşmek isteyen ya da riskli davranışlarda bulunmuş kişiler rahatlıkla merkezimize başvurabilirler” dedi.