EÜ’de “Erzurum İli Kentsel Gelişiminin Tarım Alanları Üzerine Baskısı” Semineri
Ege Üniversitesi (EÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇEVMER) tarafından “Erzurum İli Kentsel Gelişiminin Tarım Alanları Üzerine Baskısı” konulu seminer çevrimiçi olarak düzenlendi. EÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Çevre Bilimleri Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Sadiye Akkılıç’nın verdiği seminere ÇEVMER Müdürü Prof. Dr. Dinçer Ayaz, Sadiye Akkılıç’ın danışmanı Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Kurucu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sadiye Akkılıç sunumunda Erzurum’un yerleşim alanındaki genişlemelerin arazi yapısınn arazi ve diğer kullanım şekilleri ile uygunluğu, iklimi, Erzurum’un tarımsal kimliğini oluşturan özel ürünleri, Bakanlar kuruu kararı ile koruma statüsüne alınan “büyük ova” ları, verimli tarım alanları, şehrin aldığı ve verdiği göçler, korunacak doğal öneme sahip alanları ve endemik bitkilerin yanı sıra Covid-19 pandemisinin Erzurum’daki tarım politikasına etkileri ve pandemi döneminde gıdanın artan öneminden bahsetti. Kentsel gelişim ile ortaya çıkan şehirleşmenin Erzurum ve çevresinde yer alan tarım alanları üzerindeki olumsuz etkilerine değinen Akkılıç, “2000 yılından sonra özellikle şehir merkezi ve havaalanı çevresindeki önemli tarım arazileri üzerinde şehirleşme yüzde 63 oranında artmıştır. Bu şehirleşme saçaklı yerleşim şeklinde olmaktadır ve tarım arazileri içerisinde yerşeli alanları sokulmaktadır. Kentleşmenin ova yönünde olması sonucunda kaybedilen topraklar, 1. ve 2. sınıf tarıma elverişli alüvyal ve kolüvyal topraklardı. Bu şehirleşme, Erzurum Büyük Ovası’na kadar ulaşmıştır” dedi.
Koruma kararına rağmen yapılaşmalar devam ediyor
Korumaya yönelik karara rağmen, Erzurum Ovası için tescil ve hemen ardından da satış taleplerinin geldiğinden bahseden Akkılıç, “Aslında sadece tarım amaçlı kullanılacak taahhüdü ile tarım arazileri satışları yapılıyor ancak satış sonrası yapılaşmalar oluşturuluyor ve ardından revizyon imar planları gerçekleştiriliyor” diye konuştu.
1990’lardan sonra tarımdan elde edilen gelirin düşmesi ve sosyal problemler nedeniyle kırsal alandan çok fazla göç verildiğini ve sonuçta tarım arazilerinin işletilmeyip boş bırakıldığından belirten Akkılıç, “Covid-19 ve pandemiden dolayı üretimin, gıdaya ulaşmanın gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı, yerel üretimin teşvik edilmesi ve bu kadar değerli toprakların göz göre göre kaybedilmemesi gerektiği konusunda detaylı çalışmaların yapılması gerekiyor” diye konuştu.
Erzurum’un turizmi ve zengin tarım kimliği hakkında bilgi veren Akkılıç, “Özellikle Pasinler ve Horasan’da sadece bu bölgeye has yerel tohumlar ile devasa lahanalar yetişiyor. İspir’de, İspir fasulyesi oldukça bilinen bir tür. Erzurum Tortum Şelalesi, bölgeye has korunacak doğal öneme sahip alanlardan birisi” dedi. Tarım ve turizmin imece uygulamaları ile kente birlikte önemli katkılar sağlayacağını belirtmiştir.
Özel koruma statüsünde olan Erzurum Ovası’nda yapılaşmanın durdurulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Kurucu, Ege Üniversitesi ÇEVMER’in geliştirdiği doğal eşik analizi ve sentez modelinin, Erzurum ili için de uygulanabileceğini söyledi. Prof. Dr. Ayaz da, “Doğal Koruma Milli Parkı Türkiye’deki 81 ilin biyoçeşitliliğini ortaya çıkarttı. Endemik türler, korunan alanlar ve daha birçok veriyi Nuh’un Gemisi Veri Tabanı’ndan çekebilirsiniz” diyerek, sempozyuma katkıda bulundu.
Akkılıç, seminer sonunda katılımcıların sorularını yanıtladı.