KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs konferansına ilişkin en kapsamlı açıklamayı Ege’de yaptı
Cumhurbaşkanı Tatar’dan, Rektör Budak’ın, Kıbrıs’ta kampüs kurma isteğine destek
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs konferansına ilişkin en kapsamlı açıklamayı Ege’de yaptı
Cumhurbaşkanı Tatar, Birleşmiş Milletler öncülüğünde, 5+1 formatındaki gayriresmi Kıbrıs konulu konferans ile ilgili en kapsamlı açıklamayı Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen “5+1 Cenevre Görüşmeleri ve Egemen Eşitlik Temelinde İki Devletli Çözüm Vizyonu” webinarında yaptı. Ayrıca Cumhurbaşkanı Tatar, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın, Ege Üniversitesinin uluslararasılaşma vizyonu kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın destekleriyle Kıbrıs’ta bir kampüs kurma isteğine de olumlu yanıt verdi.
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ve EÜ Uluslararası İlişkiler Topluluğu ortaklığında “5+1 Cenevre Görüşmeleri ve Egemen Eşitlik Temelinde İki Devletli Çözüm Vizyonu” webinarı, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımıyla düzenlendi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Altuğ Günal’ın yaptığı, online olarak düzenlenen etkinliğe EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın yanı sıra Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Hakan Atılgan, Prof. Dr. Mehmet Ersan, EÜİİBF Dekanı Prof. Dr. Asiye Özlem Önder ve çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
“KKTC, Türk milletinin kopmaz bir parçasıdır”
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Teknoloji ilerledikçe Türkiye ile aramızdaki münasebetin de geliştiğini görüyoruz. Biz, Türk milletinin kopmaz bir parçasıyız. Biz, Türkiye Cumhuriyeti ile iç içeyiz. Her türlü iletişim platformuna bakıldığında biz, Türkiye ile yüzde 100 entegre vaziyetteyiz. Her olayı beraber hissediyoruz, beraber yaşıyoruz. Genç kuşağın gelişimi için KKTC olarak iletişim alt yapısına çok önem vermekteyiz. Çünkü bu şekilde bağlarımız daha da güçlenmektedir. Ben ulusalcı ekolünden gelme bir siyasetçiyim. Kıbrıs’ta iki ayrı devletin ancak bir iş birliği ile bir araya gelebileceğini, federasyon yahut birleşik bir Kıbrıs fikri ile bir gelecek olmayacağını savunuyoruz. Çünkü söylenenler ve yapılanlar arasında dağlar kadar fark var. Halkımız bir Annan Planı sürecinden geçti. Her ne kadar sıkıntılar olduysa da iyi niyetli olarak Kıbrıs Türkleri barış, huzur ve dünyayla iletişimi sağlayabilmek adına bu sürece evet demişlerdir. Fakat Rumlar hayır demiştir. Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları bir kuruluşa Kıbrıs Adası üye olamaz maddesine rağmen tek taraflı olarak Kıbrıs’ı Avrupa Birliğine aldılar. O günden itibaren zaten karışık olan Kıbrıs Meselesi daha da karmaşık hale geldi. Çünkü Rumlar, verilen Avrupa Birliği üyeliğini çok istismar ettiler. O günlerde Yunanistan Başbakanı Kıbrıs’a gelerek esas hedefleri olan Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını dolaylı bir biçimde başardıklarını ima etmiştir. Böylece Kıbrıs Kuruluş Anlaşmasındaki terazi ve denklem bizlerin aleyhine döndü. Benim şahsi görüşüme göre burada hedeflenen Türkiye’nin aradan çıkartılmasıydı. Netice itibariyle Türk varlığının geleceği bakımından fevkalade tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir yapının onaylanması ile Türkiye’nin çekilmesi planlandı” diye konuştu.
“Egemenlik talebimiz uluslararası hukuka uygundur”
Kıbrıs meselesinde hiçbir zaman federasyona inanmadıklarını vurgulayan KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Denktaş Bey bu görüşmeler için çok zaman harcadı fakat onun da hedefi bir federal çatı altında iki ayrı devletten oluşacak bir yapıydı. Rumlar her zaman federal temelli bir anlayışı kendilerine yonttular. Güney Kıbrıs’ta bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasa değişikliği ile Kıbrıs Federal Cumhuriyetine dönüştürülmesi ve bu Cumhuriyet içerisinde eyalete dönüştürülecek Türklerin bulunduğu kuzeydeki devletlerinin zaman içerisinde varlığının zafiyete uğratılması ile buranın tamamen bir Yunan adası olması noktasındaki hedeflerini aynen sürdürüyorlar. 1967 yılında aldıkları Enosis kararı hala meclislerinde duruyor. Bunu 3-4 hafta önce Anastasiadis tekrardan gündeme getirip kendi halkıyla paylaşmıştır. Buradaki dava, çok uzun bir davadır. Atalarımız 1571’de buraya geldiğinde bir yılda 60 bin şehit vererek Kıbrıs Adasını fethetmişlerdir. 1878’e kadar Kıbrıs tamamen Osmanlı arazisi idi. 1878’de kiralandı. Daha sonra 1920’li yıllarda tamamıyla İngilizlerin kontrolüne geçti. 1920’de Yunanlıların Osmanlı’ya karşı hareketinin başlaması ile burada da Enosis hareketi başlamış oldu. Osmanlı ve Türkiye buradan çekildiğinde Kıbrıs Türkleri uzun yıllar kendi varlıklarını sürdürebilmek adına çok savaştılar, çok direndiler, çok kayıpları oldu. Ama netice itibarı ile varlığımızı sürdürebildik. İngiltere’nin yönetiminin ardından1960’larda burası iki halka devredildi. Dolayısıyla bizler, buradaki haklarımızı hukuki temeller içerisinde talep etmekteyiz. Anayasa hukuku konusunda uzman pek çok kişiden görüşler aldık. Nasıl Rumlar güneyde kendi cumhuriyetlerini kurmuşlarsa kuzeyde de Türklerin kendi cumhuriyetlerini kurmaları ve egemenliklerini talep etmeleri gayet hukukidir ve uluslararası hukuka uygundur. Her halk kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir. Ancak, son 60 yıldaki çalışmalar göz önüne alındığında Rum tarafı eşitlik temelinde bir anlaşma için hiçbir zaman iyi niyet ortaya koymamıştır. Her zaman Türkiye’nin Kıbrıs meselesinden çekilmesini beklediler. Ancak Türkiye hiçbir zaman bunu yapmadı” dedi.
“Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun desteği çok önemli ve anlamlıydı”
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Cenevre’deki yapılan görüşmede de egemenlik meselesi gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, şu anda bir ortak zeminin olmadığını, 2-3 ay içerisinde tekrar görüşmelerin yapılacağını ve ortak zemin arayışı içerisinde olunduğunu belirtti. 60 yıllık süre içerisinde hiçbir zaman burayı boş bırakmadılar. Anlaşmaya en uzak zamanlarda bile görüşmeler hep oldu. Meydanı boş bırakmak istemiyorlar, çünkü boş bırakıldığı anda Çin ve Rusya meseleye dahil olabilir. Bu yüzden sürekli müzakereler ile burayı masa başına bağlayıp dengeyi korumaya çalışmışlar. Biz, KKTC halkı olarak egemen eşitliğimizi talep ediyoruz. Ayrı bir halk olduğumuzu, ayrı bir tarihimizin olduğunu, Türkiye ile bağlarımızla ve enerji kaynaklarımızla bambaşka bir dünya olduğumuzu, 60 yıldır kendi kendimizi yönetmekte olduğumuzu dolayısıyla egemenlik hakkımızın olduğunu, bir anlaşma olacaksa iki tarafın da onayının gerektiğini Cenevre’de ifade ettik. Bütün bu mücadelemizde Türkiye’yi, Türk kamuoyunu arkamızda görmek, sizlerle bütün bu mücadeleyi paylaşabilmek, genç nesillere anlatabilmek ve milli şuurun devamı için yapılacak olan çalışmaları çok önemsiyorum. Cenevre toplantılarında garantör devlet Dışişleri Bakanı olarak Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun bana verdiği destek ve katkı çok anlamlıydı” dedi.
“Kıbrıs, bölgesel ve küresel barış açısından önemli bir merkez”
Kıbrıs’ın konumu itibarıyla tarihin her döneminde ilgi odağı olmuş kadim bir coğrafya olduğunu söyleyen Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Ne var ki sahip olduğu stratejik önem, bu güzel coğrafyayı farklı güçlerin rekabet alanı haline getirmiş; burada yaşayan halk da nesiller boyu güç mücadeleleri arasında savrulmuştur. Özellikle son yıllarda, bölgenin uluslararası rekabetin kritik merkezlerinden biri haline gelmesiyle, Kıbrıs’ın bölgesel ve küresel barış açısından taşıdığı önem de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ülkemiz için de Kıbrıs; stratejik, askeri, ekonomik ve güvenlik boyutları nedeniyle daima öncelikli bir konumda olmuştur. Ancak, ülkemizin bölgeye ilgisini yalnızca bu nedenlerle açıklamak doğru değildir. Bölgeye atfedilen önemin temel nedenlerinden biri; yarım asrı aşkın süredir çözülemeyen bir mücadelede, haklarını arayan Kıbrıslı Türk kardeşlerimizdir. 1960’ta kurulan ortaklık cumhuriyetinden 1963 yılında silah zoruyla dışlanan Kıbrıs Türk halkı, tarih boyunca hak ve özgürlüklerinin tanınması için mücadele vermiştir. Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz, sayısız zulüm ve işkence karşısında yılmamış; varlığına ve bekasına sahip çıkmak için destansı bir mücadeleye imza atmıştır. Bu süreçte ülkemiz de Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve geleceği konusunda sahip olduğu sorumlulukların bilinciyle hareket etmiş; Kıbrıs Türklerinin haklarını savunacağını her fırsatta ortaya koymuştur. 1974’de Barış Harekâtıyla fiilen istikrarı sağlamanın yanı sıra devam eden siyasi sorunların çözümünde de gerek müzakere masasında gerek uluslararası platformlarda, daima Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin yanında yer almıştır” dedi.
“KKTC’nin hak ve özgürlüklerinin tanınması gerekiyor”
Prof. Dr. Budak, “Bugün, Mücahitlerin ve Mehmetçiğin ortak mücadelesi ve güçlü iradeleri sayesinde Kıbrıs Türk halkı, kendi topraklarında özgürce yaşamakta ve mücadelelerini diplomasi kanalıyla sürdürmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın, ülkemizin de desteğiyle ortaya koyduğu yeni vizyon ile Kıbrıs Türk halkı, eşitlik konusundaki kararlılığını tüm dünyaya bir kez daha haykırmıştır. Biliyoruz ki, bölgede hakkaniyet ve adalete dayalı bir barış ikliminin tesisi için KKTC’nin hak ve özgürlüklerinin tanınması gerekmektedir. Bu nedenle çözüm, adanın gerçeklerine uygun olarak, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini temin edecek bir zemine dayandırılmalıdır. Bugün bir araya geldiğimiz bu etkinlik, Kıbrıs meselesinin önemini, bağımsızlık mücadelesini ve savunulan değerleri bizzat KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’dan dinleme fırsatı sunması nedeniyle çok kıymetlidir” diye konuştu.
Webinar Moderatörü Doç. Dr. Altuğ Günal ise, “Kıbrıs, Birleşmiş Milletler açısından acil çözülmesi gereken sıcak bir kriz olarak görülmüyor. Ancak özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerine doğan anlaşmazlığın, diğer Ege sorunları ile birlikte beklenmedik hızda bir sıcak krize dönüşebileceğinden de endişe ediliyor. Böyle bir potansiyel var. Dolayısıyla tüm bölgenin istikrarı ve güvenliği açısından Kıbrıs sorunun çözümü önemli. Ancak, kısa ya da orta vadede, tarafların tamamını birden tatmin edecek bir çözüm mümkün görünmüyor” dedi.