Prof. Dr. Günerhan, “Çevrenin kirlenme hızını düşürebilmek bizim elimizde”
Modern ve Gerçekçi Bir Sentez Olarak Çevrecilik
Prof. Dr. Günerhan, “Çevrenin kirlenme hızını düşürebilmek bizim elimizde”
Birleşmiş Milletler tarafından dünya üzerindeki biyoçeşitliliğin korunmasının önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl “5 Haziran Dünya Çevre Günü” olarak kutlanıyor. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü Termodinamik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Günerhan, “Terazinin bir tarafına kalkınma diğer tarafına doğal varlıkların korunması konulursa, terazinin dengede olmasını sağlama çalışmalarına çevrecilik denilebilir. Yani çevrecilik modern ve gerçekçi bir sentezdir” dedi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Günerhan, “Çevre, canlıların yaşamı üzerinde etkili olan etkenler bütünlüğüdür. Canlı ile çevresi arasındaki ilişki, ekoloji biliminin uğraş alanı içindedir ve ekoloji, canlıların birbirleri ve çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Tüm canlılar, canlı ve cansız çevreleri ile birlikte bir bütünü oluşturur. Bunun yanında doğa olayları bir denge içinde gerçekleşir ve doğal dengeyi oluşturan zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar zincirin tümünü etkileyip dengenin bozulmasına neden olur. Dengenin bozulmasında en önemli etken ise insandır. Çünkü insanın yaşamını sürdürmesine yönelik yaptığı her davranış ve her yenilik doğal dengeyi etkiler. Doğal dengenin bozulması çevre sorunlarına neden olur. Doğa, bozulan dengeyi zamanla eski durumuna getirmeye çalışır ama çevrenin hızlı bir şekilde olumsuz yönde etkilenmesi doğal dengenin sağlanamamasına neden olmaktadır” diye konuştu.
1972’de Stockholm’de yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansından sonra 5 Haziran tarihinin “Dünya Çevre Günü” olarak kabul edildiği ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Günerhan, “Ancak, Dünya Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran günlerine, birçok milletlerarası anlaşmaya ve yaptırımlara, çevreye daha az zarar veren teknolojilere, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine rağmen dünyanın yok olma sürecine girmesi engellenememiştir. Bunun engellenmesi de mümkün olmayıp ne yapılırsa yapılsın sadece çevrenin kirlenme hızının azaltılabileceği unutulmamalıdır. Ormanların zarar görmesi, erozyon sorunu, hızlı nüfus artışı, açlık ve yoksulluk, düzensiz şehirleşme, yeşil alanların eksikliği, kıyıların bozulması, içme suyu kaynaklarının azalması, deniz-hava-toprak kirliliği, sanayide kullanılan kimyasal maddelerin insan sağlığına olumsuz etkisi, atıklar, sera etkisi, iklim değişikliği, nükleer enerji ve ısıl santrallar ile ilgili sorunlar başlıca çevre sorunlarını oluşturmaktadır” dedi.
“Çevrecilik modern ve gerçekçi bir sentezdir”
Stockholm’de yapılan konferans ile ilk kez çevre sorunları resmi düzeyde milletlerin gündemine girerken yıllar içinde aslında yaşanabilir bir çevrenin temel bir insan hakkı olduğu gerçeği kabul edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Hüseyin Günerhan, “Ancak, tüm çabalara rağmen dünyadaki ekolojik bozulmanın bir kriz noktasına gelmesi engellenemedi. Yoksulluk, açlık, nüfus ve barınma gibi sorunlar çevre sorunlarının temel belirleyeni oldu. Terazinin bir tarafına kalkınma diğer tarafına doğal varlıkların korunması yani buna bağlı olarak doğal dengenin bozulmaması konulursa, terazinin dengede olmasını sağlama çalışmalarına çevrecilik denilebilir. Yani çevrecilik modern ve gerçekçi bir sentezdir. Çevrecilerin gündeminde olan iklim değişikliği nelere yol açmaktadır? Birleşmiş Milletler İklim Konferanslarındaki ana tartışmaların çoğunlukla, sanayileşmiş zengin ülkelerin neden olduğu salımların ve ısınmanın azaltılabilmesi külfetini yoksul ülkelerin üstlenmek istememesinden kaynaklandığını göstermektedir. Dünyada Gröndland’da son iki yılda yaklaşık 450 milyar metreküp buzulun eridiği ve Alp Dağlarında da kar kıtlığının yaşandığı görülmektedir. Tuna Nehrinde su seviyesi alçalmış ve Tuna’nın Bulgaristan kısmında nehir gemileri çalışamaz duruma gelmiştir. Küresel ısınma nedeniyle kazlar, ördekler ve kuğular gibi çoğunlukla suda veya su kenarında yaşayan hayvanlar göç düzenlerini değiştirmişlerdir. Sudan, Somali ve Etiyopya’da kuraklık ürkütücü bir şekilde artmıştır. Mısır’da ise deniz seviyesinin yükselmesi endişesi vardır” diye konuştu.
“Çevrenin kirlenme hızını düşürebilmek bizim elimizde”
Türkiye’de ise son on yılda sera gazı salımlarının yaklaşık iki kat arttığını ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Günerhan, “ Çevredeki gelişmeler ve bozulmalar, ekonomiyi ve uluslararası ilişkileri de etkilemektedir. Son olarak, çevrenin kirlenme hızı, verimli teknolojiler kullanılarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlenerek, sistem verimliliği yüksek tutularak, enerji verimliliğine önem verilerek, ‘enerji kaybı’ en düşük seviyede tutularak, enerjinin para olduğunun bilincine varılarak ve yaşanılacak başka bir dünyanın henüz olmadığı bilinerek düşürülebilir. Çevrenin kirlenme hızını düşürebilmek bizim elimizdedir” dedi.