İzmir’de Ege Üniversitesinin ev sahipliğinde Türk Tarih Kurumu iş birliğiyle “Mora Katliamı ve Anadolu’da Yunan Sempozyumu” düzenlendi
Ege Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu iş birliğiyle düzenlenen sempozyumda konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, “Türkiye olarak her zaman diyalogdan ve diplomasiden yana tavrımızı ortaya koymaya devam edeceğiz. Lozan Antlaşması başta olmak üzere bütün uluslararası sözleşmelerin takipçisi olmayı aynı şekilde sürdüreceğiz” dedi.
Ege Üniversitesi(EÜ) ve Türk Tarih Kurumu(TTK) iş birliğiyle “Mora Katliamı ve Anadolu’da Yunan Mezalimi Sempozyumu” düzenlendi. Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleştirilen sempozyumun açılışına, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu, İzmir İl Protokolü, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Türk tarihinde önem taşıyan Mora katliamının iki yüzüncü, Yunanlıların üç buçuk seneye yakın bulundukları Anadolu topraklarında yaptıkları zulüm ve zorbalıkların yüzüncü yıl dönümü nedeniyle Ege Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu ortaklığında düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Üniversitemiz ev sahipliğinde düzenlenen ‘Mora Katliamı ve Anadolu’da Yunan Mezalimi Sempozyumu’na hepiniz hoş geldiniz. Bu değerli sempozyuma iştirak eden tüm katılımcıları yürekten selamlıyorum. Bugün, Dışişleri Bakan Yardımcımız Sayın Yavuz Selim Kıran’ı üniversitemizde ağırlamanın onuru ve heyecanı içerisindeyiz. Ege Üniversitesi olarak, ülkemizi yakinen ilgilendiren konularda, devlet erkânımızın tecrübelerinden istifade edebileceğimiz etkinliklere ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Bu tür etkinlikler, yürüteceğimiz çalışmaların şekillenmesinde bizlere önemli bir rehberlik sağlıyor. Bu düşüncelerle bu kıymetli etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
“Anlamlı ve milat niteliğinde bir konferansı gerçekleştiriyoruz”
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, “Bugün tarihimizin her zaman ibretle ve failleri itibariyle de lanetle hatırlayacağımız, dünya tarihine de bir kara leke olarak geçmiş Mora katliamını ve katliamdan bir asır sonra yine Anadolu’da Yunan mezaliminin boyutlarını ele almak üzere çok anlamlı ve milat niteliğinde bir konferansı gerçekleştiriyoruz. Bakanlık olarak, bu konferansın paydaşları arasında yer almak, bizim için ayrıca anlamlı. Başından itibaren Sayın Bakanımızın talimatları ile bu konferansın hazırlık sürecinde yer almayı bir görev atfettik. Burada özellikle konferansın başından itibaren içeriğinin hazırlanması konusunda Türk Tarih Kurumu Başkanımız ve Türk Tarih Kurumumuzun çok kıymetli öncülüğü oldu. Yine Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Genel Müdürümüz Uğur Hocamız, bütün ekibi ile birlikte bu konferans için ve hassaten Mora Katliamı mezaliminin boyutlarını milletimizle, kamuoyuyla ve dünya kamuoyuyla paylaşmak için bakanlık arşivimiz ile birlikte çalıştılar. Çok güçlü bir arşivimiz var. Ekibimiz, burada dünya kamuoyunu aydınlatacak çok önemli belgeleri ortaya çıkardırlar. Her bir belge, gerçekten ibret niteliğinde çarpıcı örnekler teşkil ediyor. Aslında dünyaya da büyük mesajlar veriyor” dedi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, “Bugün açıkçası bize her zaman medeniyet bilinciyle böbürlenen ülkelere baktığımız zaman onların geçmiş tarihlerinde ne kadar karanlık noktalar olduğunu görüyoruz. Hala bugünün dünyasında bu ülkelerin kinin, nefretin, intikam duygularının ne demek olduğunu yeni nesillere aşılama konusunda ne kadar cömert olduklarını, ne kadar heveskâr olduklarını görüyoruz. Bu çok büyük bir problemdir. Bu aslında sadece Türkiye Cumhuriyeti için değil; bütün insanlık için çok büyük bir tehdittir. Çünkü nefret adeta ‘Boomerang’ gibidir. Nefretle büyütülen, nefretle beslenen nesiller, yarın insanlığı unutulmaz sahnelerle ve trajedilerle karşı karşıya bırakırlar. Bundan 200 yıl önce Mora’da yaşadığımız gerçek buydu. Mora’dan bir asır sonra Anadolu’da yaşadığımız mezalimlerin boyutlarını düşündüğümüzde yine kin ve nefretle beslenen nesillerin yarın iş başına geldiklerinde, yönetim kademelerinde olduklarında insanlığı karanlığa boğan zulümlere nasıl vesile olduklarını ibretle hatırlıyoruz. İşte bugün bu konferans vesilesi ile Mora katliamının ve Anadolu’daki Yunan mezaliminin boyutlarını hocalarımızda ve siz öğrenci arkadaşlarımızda hep birlikte ele alacağız. Ege Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak Hocamıza hem devlet adamı kimliği, hem de akademisyen kimliği ile bu konuda her zaman sorumlu ve duyarlı davranıyor. Kendisine öncülüğünden ve ev sahipliğinden dolayı sizlerin huzurunda teşekkür etmek isterim” dedi.
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanının hassasiyetleri ve liderliği ile büyük bir tarihsel inkişaf içerisinde olduğunu söyleyen Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, “Kendi tarihimizi hem milletimizle, hem de dünya kamuoyuyla, insanlıkla ve gururla paylaşma adına son derece önemli kurumsal yapılanmaları da hayata geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz. Bu bakımdan bizim kendi tarihimizi paylaşma, anlatma veya kendi tarihimizle yüzleşme anlamında en ufak bir tereddütümüz veya özgüven eksikliğimiz hiçbir zaman olmadı. Bugün de yok, yarın da olmayacak” dedi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, “Türk ismine tahammül dahi edemeyen bir toplumdan bir ülkeden bahsediyoruz. Bunu bütün topluma mal etmek istemiyoruz. Biz Türkiye’de Rum Ortodoks azınlığımızla son derece barış ve huzur içinde bir arada yaşamanın mutluluğunu idrak ediyoruz. Her zaman Türkiye’deki Rum Ortodoks azınlığının huzuru, refahı, esenliği için çalışmayı da bir görev addediyoruz. Bu konuda en cesur adımları Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliği altında son 20 yılda hayata geçirdik ve bununla gurur duyuyoruz. Aynı özgüven aynı yaklaşım Yunanistan tarafından Batı Trakya Türk azınlığına gösterilmiyor. Her zaman diyalogdan, diplomasiden yana tavrımızı ortaya koymayı sürdüreceğiz. Lozan Antlaşması başta olmak üzere bütün uluslararası sözleşmelerin takipçisi olmayı aynı şekilde sürdüreceğiz. Ama tarihsel gerçeklerin de bütün belgeleri ile birlikte ortaya koyulması için işte son dönemde hayata geçirdiğimiz bu yapısal dönüşümden de istifade ederek hem ülkemizde hem de dünyanın her yerinde bu belgeleri insanlıkla paylaşmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin tarihsel safsatalarla siyasi platformların, parlamentoların tarihe alet edilmesi marifetiyle hiçbir şekilde bir psikolojik baskı altında bırakılmaması içinde her türlü tedbiri alacağız. Bugünkü konferansta bu anlayışımızın duyarlılığımızın ve kararlılığımızın bir boyutu. Önümüzdeki dönemde de buna yönelik pek çok farklı platformda tarihsel gerçekliği ele almaya devam edeceğiz. Özellikle öğrenci arkadaşlarımıza da katılımları için teşekkür ediyor ve bu konuda ciddi bir bilincin de olduğunu biliyorum. Yine bu meseleyi aydınlatmayı görev addeden akademisyenlerimize, tarihçilerimize, emeği geçen herkese ve Ege üniversitemize teşekkür ediyorum” dedi.
“Biz çocuklarına nefreti, intikamı öğreten bir millet değiliz”
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, “Emperyal vizyonu olan milletler ile çetevari devlet kuran milletler arasında bir nitelik farkı var. Yani onlar bir yeri ele geçirdikleri anda hemen zulme başlıyorlar. Biz ise uzun dönemli orada kalmak insanlara adaletle hükmetmek ve bir devlet müessesesi kurmak üzere oralarda bulunduğumuz için insanların kimliğine, kişiliğine, diline, dinine karışmıyoruz. Biz kimsenin diline, dinine, kimliğine karışmıyoruz adaletle bir nizam tesis ediyor o şekilde hükmediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Sırbistan ziyaretinde Sırbistan Cumhurbaşkanın söylediği bir söz çok önemli. Sırbistan Cumhurbaşkanı diyor ki ‘Biz varlığımız Osmanlıya borçluyuz. Eğer Osmanlının şemsiyesi üzerimizde olmasaydı biz belki de tarih sahnesinden silinmiş olacaktık’. Dolaysıyla Balkanlardaki veya Osmanlı coğrafyasında milletler dillerini, ırklarını muhafaza etmişlerse Osmanlı’nın getirdiği adalet nizamı altında bunu muhafaza etmişlerdir. Bizim bunları unutmamız arşivlerdeki her türlü bilgiyi ortaya çıkarmamız, kayda geçmemiz milletimizin hafızasına bunu nakşetmemiz gerekiyor. Bundan ders alarak bunları unutmadan hareket etmeliyiz. Biz millet olarak çocuklarına kini, nefreti, intikamı öğreten bir millet değiliz. Biz her zaman her ortamda bugün de barışı, milletlere adaleti ve refahı tesis etmek üzere hizmet etmeyi iddia olan bir medeniyetin mensuplarıyız. Dolaysıyla önümüzde yaşanmış olan hadiseleri günün bilgi üretim şekilleri ile yani her türlü mecrayı kullanarak yapılan zulümleri gençlere anlatmalıyız. Bu sempozyum bunun bir başlangıcı bir habercisi olsun ve bu asrın idrakine bizim iddiamızı söyletmenin bir başlangıcı olsun diyorum. Bu sempozyumda emeği geçen başat Tarih Kurumu Başkanımıza, Dışişleri Bakan Yardımcımıza, katılımcılara ve Ege Üniversitesi Rektörümüze teşekkür ediyorum” dedi.
“Dünyanın en büyük arşivlerinden birine sahibiz”
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, “Tarihi meselelere duyarlılığımızı ortaya koymamız gerekiyor. Bu konuda neler yapabiliriz demenin arayışına girmeliyiz. Bu açıdan bu program son derece önemlidir. Bugün dünyanın nitelik ve sistem anlamında en büyük arşivlerinden birine sahibiz. Bu milyonlarca belgeye devlet arşivleri sitesine girdiğimize ulaşabiliyoruz. Dolayısıyla burayı incelemeli tarihimize sahip çıkmalıyız bu her şeyden önemli. Bu anlamlı programı organize eden Tarih Kurumuna ve ev sahipliği yapan bizi burada misafir eden Ege Üniversitesine ve onun kıymetli Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’a teşekkürlerimiz arz ediyorum” dedi.
“İki bin yıllık bir devlet geleneğine sahibiz”
Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Birol Çetin, “Bugün Mora Katliamı ve Anadolu’da Yunan Mezalimini sempozyumumuzda dört oturumda 16 katılımcımız tüm boyutları ile konuyu ele alacak. İki bin yıllık bir devlet geleneğine sahibiz. Tarih boyunca da birçok haksızlığa uğramış bir milletiz, ihanete uğradık ve insanlık dışı muameleler gördük. Hiçbir zaman misli ile cevap vermedik. Çünkü Türk, töresi olan demektir bizim töremizde kadınlara, çocuklara, yaşlılara dokunmak yoktur. Devlet olarak bu duruma karşılık vermeyi uygun bulmadık. Fakat bu acıları da unutmuş değiliz. Biz büyük bir devletiz. Tarih geçmişteki olayları incelemek ve geleceğin inşa etmek için yapılır. Tarih tekerrür etmez hatalar tekerrür eder. Tarihi tecrübeyi dikkate almayız. Bugün de burada bu konuyu tüm detayları ile alacağız. Katılımlarınız teşekkür ediyorum” dedi.
“Bu coğrafyanın ve dünyanın barışa ihtiyacı var”
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu, “Yazmadığımız, anlatmadığımız her acımız başkaları tarafından bize kurşun olarak iade edildi. Aynı denizden beslenip benzer, eğlence ve gelenek anlayışına sahip olduğumuz bu topluluklar bize nasıl oldu da bu kadar düşman oldular. Eğer bugün sizler etnik kimliğinizle, dilinizle, geleneklerinizle hala yaşıyor iseniz bu Müslüman Türk’ün hoş görüsü, insanlık anlayışı ve insana saygısının sebebidir. Bugün Ermeni, Moskof ve Yunan mezalimini konuşurken kimler bu alanda kalem oynattı? Peki, biz acılarımız neden haykırmadık, acılarımız ağır kulaklara kör vicdanlara neden anlatmadık? Acıları hatırlamak ve onları unutmamak gerekir. Kin ve nefret biriktirerek değil, o insanların bir gün gelip aynı şeyleri yapabilecek kabiliyete sahip olduğunu unutmamak içindir. Zira Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti aynı kararlılıkta aynı güçte hatta daha güçlü, daha emin şekilde bu yaptığınız şeyi size geri çevirebilecek güce sahiptir. Gelin aynı denizden besleniyorsak lütfen insani ve ahlaki zeminlerde konuşalım. Çünkü bu coğrafyanın ve dünyanın barışa ihtiyacı var” dedi.
Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden on altı bilim insanının bildirileriyle katkıda bulundukları sempozyum kapsamında Mora Katliamının dünden bugüne yansımaları ve Yunan ordusunun Anadolu işgali sırasında yaptığı katliamlar ele alındı. Ayrıca dönemin belgeleri ve fotoğraflarından oluşan serginin açılışı yapıldı, Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanan belgeseller izlendi.