Prof. Dr. Kıyan, “Fonksiyonel tıp, insanın iç ve dış dengesi arasındaki bağlantıyı sağlamaktır”
EÜTF ‘1.Ulusal Fonksiyonel Tıp Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı
Prof. Dr. Kıyan, “Fonksiyonel tıp, insanın iç ve dış dengesi arasındaki bağlantıyı sağlamaktır”
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Hastanesi, Tıpta Multidisipliner Yaklaşım Derneği (MYDERN) ve Akademik Fonksiyonel Tıp Derneği (AFOT) iş birliği ile “1.Ulusal Fonksiyonel Tıp Sempozyumu” düzenlendi. EÜTF Muhittin Erel Amfisinde gerçekleştirilen sempozyumun moderatörlüğünü EÜTF Hastanesi Acil Servis Yöneticisi, Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve MYDERN Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selahattin Kıyan üstlendi. Etkinliğe AFOT Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serkan Şener, Fonksiyonel Tıp Akademisi Kurucusu ve AFOT Onursal Başkanı Dr. Mustafa Atasoy katıldı. Alanında uzman birçok ismi bir araya getiren etkinlik, sağlık çalışanları tarafından yoğun ilgiyle karşılandı.
Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Selahattin Kıyan, “Fonksiyonel tıp bir uzmanlık alanı değildir, tıp diploması olan herkesin ilerleyebileceği bir profesyonelleşme alanıdır. Aslında her uzmanlığın genel tıbbi bilgiye sahip olması gibi tanımlanabilecek bir alandır. Aslında fonksiyonel tıp hekimliği yapacaksanız bir sertifikaya değil; iyi teknolojiden faydalanarak yapacağınız başarılı bir literatür taramasına ve güzel kitaplara ihtiyacınız var. Türkiye’de Fonksiyonel Tıp’ın mimarı, ülkemizde Fonksiyonel Tıp Akademisini kurarak biz hekimlerin, ne yazık ki güncel sağlık hizmetiyle çözüm bulamadığı birçok hastalıkları tedavi etmesine yardımcı olan bu disiplini bizlerle tanıştıran hocamız Dr. Mustafa Atasoy’a çok teşekkür ediyoruz” dedi.
“Fonksiyonel tıp, durup geriye bakma sanatıdır”
İnsan vücudunda hastalıklarla mücadele etmesini sağlayan müthiş bir denge olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Selahattin Kıyan, “Fonksiyonel tıp, insanın iç ve dış dengesi arasındaki bağlantıyı sağlamaktır. Vücudumuzda gerektiği zaman kendisini negatife sokup, sonra tekrar pozitife geçiren, hastalıklarla mücadele etmesini sağlayan müthiş bir denge var. Üstelik bu sistem yeteri kadar su tüketimi, uyku düzeni, egzersiz ve sevgi gibi unsurlarla idame oluyor. İşte bu noktada fonksiyonel tıp, bir durup geriye bakma sanatıdır. Gündelik hastane tıbbının bize verdiği imkânlar müthiş. Bir hastanın neden hasta olduğunu araştırıyor, buluyor ve teşhisi koyarak tedavisini yapıyoruz. Ancak kronik hastalıklarda koşullar hem ülkemizde hem de dünyada değişiyor. Hastalarıma şu ana kadar geldikleri yolun onları hasta ettiğini, tedaviyi esas kendilerinin uygulayacaklarını anlatıyorum. Onlara ‘Sen, eğer seni hasta eden şeyleri hayatında tutmaya devam edersen; yine hasta olacaksın. Dolayısıyla tedavi de olamayacaksın. Bu iş tamamen sende bitiyor’ diyorum. Hastalıkları ortaya çıkartan kök nedenler bulunuyor ve bu kök nedenlere yönelmedikten sonra hastalık ortadan kalkmıyor. Tanımlayıcı olması açısından hastanede yaptığımız tıp ve fonksiyonel tıp diye bir ayrım yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Çünkü fonksiyonel tıp, o vücudun fonksiyonunu bozan, eksik ya da fazla olan unsurları özgün bir şekilde ortaya koyuyor” diye konuştu.
“Multidisipliner çalışmalar yapıyoruz”
Ulusal Fonksiyonel Tıp Sempozyumunun, derneklerinin ilk bilimsel aktivitesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serkan Şener, “Akademik Fonksiyonel Tıp Derneği olarak, insanların iç ve dış dengesiyle beraber, sağlıkla ilgili risklerini bütünsel olarak değerlendiren ve bu değerlendirme sonucunda onların daha sağlıklı yaşamasına ve en önemlisi hastalıklardan korunmasına yönelik multidisipliner çalışmalar yapıyoruz. Bu dış denge unsurları ise doğayla ilişkileri, beslenme kaynakları, toksik maruziyetleri, stres kaynakları, uyku kaliteleri ve egzersiz durumları gibi unsurlardan oluşuyor. Biz, hastalarla birlikte planlama yaparak yol alınan dinamik bir değerlendirme ve müdahale alanı olan fonksiyonel tıp ile ilgili tüm alanlarla bütüncül olarak çalışıyoruz. Ancak işin özünde fonksiyonel tıp, aslında kendinizi tedavi edebilme becerisi ve sanatıdır. Bunu öğrenebilmek ise tam anlamıyla vücudumuzu tanıyabilme sanatıdır. Etkinliğimize birçok farklı uzmanlık dalından sağlık çalışanları dışında, halktan da katılım sağlayanlar var. Çünkü derneğimiz sağlıkta bir bütüncüllüğü, aynı zamanda vücudun fonksiyonel çalışmasını sağlayacak ortamı yaratarak, bununla ilgili çalışmalar yapmayı amaçlıyor. Dolayısıyla etkinliğimizde emeği geçen ve katılım sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.
Türkiye’de ve dünyada fonksiyonel tıp konusunu ele alan Dr. Mustafa Atasoy ise, “Fonksiyonel tıp, ağacın dallarındaki semptomlara yönelik değil; toprağın köklerindeki ana nedenlere yönelen bir yaklaşımdır. Ben fonksiyonel tıbbı hem kendi gözümden hem de dünya gözünden eleştireceğim. Çünkü ileride fonksiyonel tıbbın, ana akım tıbbın yerini alacağı ya da bunun içerisinde önemli bir yer teşkil edeceğini düşünmüyorum. Yirminci yüzyıldaki nüfus artışı 7,9 milyarlara kadar ulaşmış durumda. Bu ortamda fonksiyonel tıp yapılamaz. Ben fonksiyonel tıbba ‘Bir durup düşünme tıbbı’ ile ‘Hasta ve hekim el ele tıbbı’ diyorum. Ancak ne yazık ki bu ortamda ancak hastane tıbbı yapabilirsiniz. Bu ortamda fonksiyonel tıp, standart haline gelemez. Yalnızca sosyokültürel düzeyi yüksek bir kesime hitap etmek zorunda kalır. Biz burada fonksiyonel tıp diye bir kavramdan bahsediyorsak, fonksiyonel tıp terimini ilk olarak ortaya koyan Jeffrey Bland’i saygıyla anmalıyız, zira kendilerine çok büyük şükran ve sempati duyuyorum” diye konuştu.
“Hastayla el ele yaşam modeli planlıyoruz”
Akılcı, sürdürülebilir, hastayla el ele yaşam modeli planladıklarını ifade eden Dr. Atasoy, “Fonksiyonel tıbbın temelini oluşturan yaşam tarzı değişikliklerini hastanın hayatına uygularken onun elinden tutan ve düştüğünde yerden kaldıran diyetisyenlerin, psikologların, eczacıların, fizyoterapistlerin değerini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Çünkü onlar, benim fonksiyonel tıp doktoru olarak hastalara ayıramadığım zamanı ve empatiyi sunabilen oldukça önemli kişiler. Biz en sade biçimiyle akılcı, sürdürülebilir, hastayla el ele yaşam modeli tıbbı yapıyoruz. Bu bir branş, bir uzmanlık dalı değildir. İlaç ve cerrahiler yararlı şeyler olmakla birlikte, altta yatan temel biyolojik sistem disfonksiyonlarıyla ilişkili şeyler değil. Bu yüzden biz fonksiyonel tıbbı ister koruyucu, ister tedavi edici olarak konumlandırabiliriz” dedi.