Egeli bilim insanı Prof. Dr. Demiray, endemik türlerin sürdürülebilirliğinin önemini anlattı
İklim değişikliği ve insanoğlu endemik türleri yok olmaya sürüklüyor
Çağatay Yiğit Akkaya
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hatice Demiray, endemik bitkiler ve iklim krizinin endemik bitkilere etkisi hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Demiray, “Nadir ve endemik türlerin yaşama ortamları insan etkinlikleriyle bozulursa ya da bu ortamlar parçalara bölünürse, önce bu türlerin dağılış alanları ve popülasyon büyüklükleri azalmakta, sonra da bu türler, diğer türlere kıyasla yok oluşa doğru daha hızlı gitmektedir” dedi.
Prof. Dr. Hatice Demiray, “Endemik bitkiler, dünyanın hiçbir yerinde yetişebilme ihtimali bulunmayan, yalnızca kendi yöresine özgü olan türlerdir. Endemizmin pek çok sebebi vardır. Bunlardan birisi mutasyondur. Mutasyon; ortam şartlarının etkisiyle canlıların genlerinde meydana gelen kalıtsal değişikliklere denir. Çevre şartlarının değişikliği kromozom ve genlerde birtakım değişikliklere sebep olur. Bu durum eşeysel hücrelere geçer ve oradan da yeni oluşacak döllerde bu değişiklik kendini gösterir. Bu değişken kromozomlar oğul fertlerin genotip ve fenotipini değiştirerek ana ve babaya benzemeyen farklı döllerin oluşmasına sebep olurlar. Genetik Rekombinasyon ise Homolog Kromozomlar üzerinde bulunan Alellerin- Kromatit parçası değiştirmesi sonucunda esas hücreye göre farklı yeni kombinasyon yapmaları olayıdır. Bu olay Crossing-Over denen homolog kromozomların parça değişmeleri sonucu ortaya çıkar. Bu olay esnasında kromozomların farklı parçaları bir araya gelip ana babadan farklı tipler meydana getirebilirler. Doğal seleksiyon ise, doğal olarak sağlam ve kuvvetli fertlerin yaşayıp, zayıf fertlerin elimine olması demektir. Belirli bölgelerde meydana gelen lokal ekolojik şartlardaki değişikliklere ancak o şartlara dayanabilen kuvvetli fertler yaşamlarını sürdürebilirler. İşte doğal seleksiyon ile bu şekilde endemik türler ortaya çıkabilir. Ancak bu endemik türler jeolojik zamanlardan beri orada bulunup değişen şartlara rağmen yaşayabiliyorsa bunlar Paleo-Endemik, şartlar değiştikten sonra o yöreye gelip yerleşmiş ise bunlar Neo –Endemik bitkilerdir” dedi.
“İzolasyon da bir endemizm sebebidir”
Herhangi bir doğal şart ile etrafı sınırlandırılmış bölgelere izole edilmiş yerler dendiğini vurgulayan Prof. Dr. Demiray, “Etrafı ovalar ile çevrili yüksek dağlar, okyanuslar ortasındaki bazı adalar doğal olarak izole edilmiş bölgelere örnektirler. İşte bu gibi sahalarda yetişen bazı bitkiler doğal şartların engellenmesi ile yayılış alanlarını genişletemezler ve yaşadıkları bölge için endemik bitki olarak kalırlar. Birbirinden bir ova ile ayrılan, izole olmuş ve zıt ekolojilerin görüldüğü orta yükseklikteki veya yüksek dağlar endemiklerce zengindirler. Bir çöl ortasından yükselen izole dağlar ve tepeler de yüksek endemizmleri ile göze çarparlar. Adalar da izole olmuş alanlar oldukları için endemik tür bakımından zengindirler. Endemiklerin yüzde 21,5’i kireçli kayalar üzerinde bulunmaktadır. Yüzde 5’i volkanik, yüzde 4,75’i de metamorfik kayalar üzerinde bulunur. Kalan kısmın ise kayaya bağlı bir seçiciliği yoktur. Kireçli kayalar üzerinde daha fazla endemiğin bulunuşu, endemiklerin fazla olduğu bölgelerde bu tip kayaların yaygın olmasından kaynaklanmaktadır” dedi.
“İnsan etkisi endemik türleri riske atıyor”
İklim krizinin endemik bitkilere etkilerine değinen Prof. Dr. Demiray “İklim değişikliği günümüzün en önemli çevresel sorunlarının başında gelmektedir. Sera gazları, su buharı, karbon dioksit, metan, azot dioksit, hidrofloro karbon ve ozon atmosferde radyasyona neden olarak yeryüzü yüzeyinin ısınmasına yol açmaktadır. İnsanoğlunun faaliyetleri direk olarak ekolojiyi etkileyerek küresel iklim değişikliğinin artmasına neden olmaktadır. Nadir ve endemik türlerin çoğu; küçük ya da tek bir coğrafik bölgede yetişmek, yalnızca bir veya birkaç popülasyona sahip olmak, popülasyonların küçük olması ve çok az genetik çeşitlilik göstermesi, insanlar tarafından aşırı ölçüde avlanılması ya da hasat edilmesi, popülasyonun gittikçe azalan bir eğilim göstermesi, üreme potansiyelinin düşük olması, özelleşmiş ekolojik nişlere ihtiyaç duymaları, kararlı, durağan ve değişime duyarlı bir çevrede yetişmeleri gibi özellikler endemik bitkilerin yok oluş olayına karşı özellikle duyarlı olunmasına yol açar. Nadir ve endemik türlerin yaşama ortamları insan etkinlikleriyle bozulursa ya da bu ortamlar parçalara bölünürse, önce bu türlerin dağılış alanları ve popülasyon büyüklükleri azalmakta, sonra da bu türler, diğer türlere kıyasla yok oluşa doğru daha hızlı gitmektedir. Bu durum, endemik türlerin genetik kaynaklarının korunması çalışmalarında öncelikle ele alınmalı ve dikkatlice izlenip yönetilmelidir” diyerek uyarıda bulundu.
Sıcaklık artışının da endemik bitkileri olumsuz etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Demiray “Artan sıcaklık özellikle pas funguslarının spor çimlenmesini artırır. Aynı şekilde bazı yaprak lekesi hastalıklarının artışına neden olduğu rapor edilmiştir. Tahılların pas hastalıklarına hassasiyetleri, sıcaklığa bağlı olarak artar. Sıcaklık, bazı bakteriyel hastalıkların yerleşimi için hayati rol oynar. Sıcaklığa bağlı olan hastalıkların görülmediği yerlerde bakteriyel enfeksiyonların başladığı görülebilir. Sıcaklık artışıyla, ekstrem yağış ve daha da artan atmosferik nem konsantrasyon söz konusu olmaktadır. Bu durum bitkilerin daha düzenli ve güçlü gelişmesine neden olsa da uzun periyodlar dayanıklık ve kök hastalıkları başta olmak üzere diğer yaprak hastalıklarının artışına neden olur. Yüksek nem birçok yaprak hastalığının ve toprak kökenli fungal patojenlerin gelişimi için uygun koşul oluşturur. Bir de hastalık yapan endemik böcekler tornado gibi ekstrem hava koşullarıyla dünyanın başka yörelerine dağılıp orada da hastalık oluşturuyor” dedi.