Prof. Dr. Temizkan, “Değişen hayat tarzıyla birlikte Ramazanlar da değişiyor”
Egeli bilim insanı Ramazan’ın Türk kültüründeki yerini anlattı
Prof. Dr. Temizkan, “Değişen hayat tarzıyla birlikte Ramazanlar da değişiyor”
Çağatay Yiğit Akkaya
Nesiller boyu insanların bir araya gelmesini sağlayan On Bir Ayın Sultanı Ramazan, günümüzde eskiye nazaran sönük geçiyor. İçerisinde dini ibadetlerin yanı sıra kültürel izler de taşıyan Ramazan-ı Şerif’in eski haline özlem her yıl artarak devam ediyor. Cami Mahyaları şehirlerin görüntüsünü değiştirirken, Teravih Namazları ise, halkın birlik ve beraberlik duygusunu harmanlıyor. Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Temizkan, Ramazan Ayı temalı edebi eserler ile ilgili bilgi verdi.
Halkın nazarında itibarı bulunan her şeyin Türk edebiyatı eserlerinde sıkça yer verildiğini belirten Prof. Dr. Temizkan, “Türk Halk Şiiri ve Divan Şiiri, Ramazan’ın ve Ramazan’la ilgili kavramların söz konusu edildiği beyitler ve dörtlüklerle doludur. Temayı esas alan sınıflandırmaya ‘Tür’ denir. Ağırlıklı olarak Türk halk şiirinin türlerinden biri de Ramazanname’dir. Vazifesi, bekçiyle birlikte halkı sahur için uyandırmak olan davulcunun, sokak sokak dolaşırken okuduğu dörtlükler, bu türün en güzel örneklerini oluşturur. Hocamız Prof. Dr. Âmil Çelebioğlu, ‘Ramazanname’ adlı eserinde, söz konusu şiirlerde sehl-i mümteni sayılabilecek tipik ve canlı tasvirlerle teşbihlerin bulunduğunu ifade etmektedir. Yani bunlar, sanat değeri yüksek şiirlerdir. ‘Kandilleri şekl-i nücûm’, ‘Gûyâ namaza durmuştur/Kıbleye karşı her direk’, ‘Paçacılık edemedim/Sırıtıyor gördüm başı’, ‘Döşek kal’asına saptık/Yorganlardan hisar yaptık’ gibi örnekleri, sanat değeri bulunan örnekler olarak sıralar” dedi.
Ramazanı konu alan eserlere örnekler veren Prof. Dr. Temizkan, “Bu ay mâhlar yücesidir/ Zevk ü safâ gecesidir’ ve ‘Geldi mâh-ı Ramazân / Şâd olup sevindi cânım / Ramazân-ı şerifiniz/ Mübarek olsun sultanım / Bu gece ayı gördüler/ Yüzlerin yere sürdüler/ Donandı kandiller ile/ Câmiler ziynet buldular’ dizeleri, Ramazan ayının yüceliğini ve bu aydaki gece eğlencelerini ifade eder. Ayrıca, ‘Âleme rahmetle geldi/ Hamd ola izzetle geldi/ Cümle mü’min kullarına/ Müjde-i cennetle geldi’ hadisi ile de Ramazan ayının başının ‘rahmet’ sonunun da ‘cehennemden kurtuluş’ olduğu haber verilmektedir” dedi.
Divan Edebiyatı’nın en önemli şairleri arasında yer alan Nedim’in eserlerinden örnek veren Prof. Dr. Temizkan “Divan şiirinin büyük ismi Nedim, Ramazan ayının ilk akşamının hilali ile ay parçası bir güzelin boyu arasında ilişki kurar ve şöyle der; ‘Şöyle bîtâb olmuş ol mehpâre tâb-ı rûzeden/ Farkolunmaz kâmet-i ham gurre-i yekrûzeden’ Nedim burada; ‘O ay parçası güzel, orucun hararetiyle (susuzluğuyla) öyle halsiz kalmış ki, bükülen boyu, Ramazan ayının ilk akşamındaki hilalden ayırt edilemez bir güzellik almış’ demektedir. Sevgilinin yüzünün rengiyle zülfünün rengi, birbirine zıttır. Nedim’e göre; yüzün rengi güneşin doğuşu esnasındaki rengidir ve zülfün rengi de gecenin rengi olan siyahtır. Kadir Gecesi, Ramazan ayının içindedir. Şair, bu çerçevede, zülfü de Kadir Gecesi’ne benzetir ve onda bu gecenin ruhanî güzelliğinin gizli olduğunu haber verir; ‘Seher-i îyd celî meşrık-ı ruhsârunda /Leyle-i Kadr hafî zülf-i siyeh-fâmında’ yani “Yanağının güneş doğuşu renginde bayram sabahı ışıldar, saçının siyah renginde ise Kadir Gecesi’nin ruhanî güzelliği gizlidir’ Bu ve benzeri şiirlerin anlaşılması için; ayın/hilalin görünmesiyle Ramazan ayının başladığını, bu ayda cennet kapılarının açıldığını ve Kadir Gecesi’nin Ramazan ayının içinde bulunduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ramazan ayının sonuna, dolayısıyla bayrama yaklaşıyoruz. Bu sebeple sizlerle, temennilerin bir araya getirildiği ‘Bayram size neşeler getirsin /Bir müjde veren haber getirsin /Sağlık, servet, muvaffakiyet /Her lütfu birer birer getirsin’ şiirini paylaşmak isterim” diye konuştu.
“Geleneklerimiz yavaş yavaş ortadan kalkıyor”
Ramazan Ayı’nın eskiye nazaran daha sönük karşılandığını söyleyen Prof. Dr. Temizkan, “Ramazan ayını ruhuna yaraşır bir şekilde yaşamak, saygı duyulması gereken bir tercihtir. Bu aya saygı duymak, gelenek haline gelmiş bir davranış şeklidir. Müslüman olmayan vatandaşların eskiden Ramazan’a duydukları saygı, günümüzde Müslüman olan insanlarımızda bile kalmamıştır. Kendisine duyulan saygının azaldığı Ramazan’ın eski canlılığını devam ettirmesi mümkün müdür? Haberleşme araçlarıyla yapılan kutlamalar, ziyaretlerin yerini almış durumda. Ziyaretlerle birlikte ziyaret adabı da yok oluyor. Büyüklerin ziyaretine küçük de olsa bir hediyeyle gidilmesi, büyüklerin gelen çocuklara hediye veya bayram harçlığı vermesi, el öpme ve ikram gibi gelenekler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütün bunlar da Ramazan’ı ve bayramı canlı yapan geleneklerdir. Gelenekler de yok olunca, canlılık da yok olmaya yüz tutuyor” dedi.
“İyi insanlar iyi atlara binip gittiler”
Ramazan Ayı ile ilgili bir hikâye paylaşan Prof. Dr. Temizkan, “Bir hikâye vardır. Adamın biri bir köye misafir olmuş. Köy halkı, misafiri ağırlamak için, neredeyse birbiriyle kavga etmiş. Bir evde üç gün kalmış. Güzelce ağırlanmış. Giderken de kendisine çok iyi bir at hediye edilmiş. Uzun bir süre sonra, bu köye tekrar uğramış. Yüzüne bakan bile olmamış. Köyle karşılaştığı bir ihtiyarla yaşadıklarını anlatan adam, şimdiki durumun da sebebini sormuş. Yaşlı adam kendisine; ‘İyi insanlar iyi atlara binip gittiler’ diye cevap vermiş. Ramazan ve bayramları canlı kılan ritüeller ve gelenekler hayatımızdan bir bir çıktığı için de eski canlılığın yerini sönüklük almış durumda. Kısaca, değişen hayat tarzıyla birlikte Ramazanlar da değişiyor” diye konuştu.