Ege Ajans

Ege Üniversitesi haber ajansı

EÜ Güneş Enerjisi Enstitüsünde “Cumhuriyet Eğitim Devrimi ve Köy Enstitüleri” konferansı düzenlendi

Ege Üniversitesi Cumhuriyet ve Atatürk Günleri etkinlikleri kapsamında Güneş Enerjisi Enstitüsü tarafından “Cumhuriyet Eğitim Devrimi ve Köy Enstitüleri” başlıklı konferans düzenlendi. Akademik ve idari çalışanlar ile öğrenciler yoğun ilgi gösterdiği konferansa konuşmacı olarak Prof. Dr. Kemal Kocabaş katıldı.

Konferansın başlangıcında, Güneş Enerjisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ceylan Zafer, Cumhuriyetin 101. yıl dönümünde ana başlık olarak, kuruluştan bu yana ‘eğitim’ temelli bir panel ve bir konferansın organize ettiklerini belirterek Dr. Öğr. Üyesi Bircan Dindar’a ve katkısı olan herkese teşekkürler etti.

Konferansta, Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Cumhuriyetin kuruluş döneminde savaştan yeni çıkmış, salgın hastalıkların çok yoğun, ortalama yaşam süresinin 35-40 yıl ve okur-yazarlığın çok düşük olduğu bir toplumda adım adım eğitim planlamaları, Köy Enstitülerinin kurulumu ve işleyiş sürecine ait fotoğraflarla, görsel örnekler eşliğinde bir sunum yaptı.

29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile birlikte bir eğitim seferberliğine ihtiyaç olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kemal Kocabaş,  “Özellikle yurt dışı eğitim sistemleri de uygulamalı ve meslek eğitimleri de ayrıntılarıyla incelenmiş, ülke koşullarına göre de raporlar hazırlanmış, kısmi uygulamalara geçilerek, okur-yazarlıklar artırılmaya çalışılmış ve modellemeler yıllarca sürmüştür.  1924 yılında Türk Muallimler Birliği genel başkanı olan Mustafa Necati, 1926 yılında, yani Cumhuriyetin üçüncü yılından itibaren Milli Eğitim Bakanı iken, eğitim planlamalarına ilk sistem getiren, parasız ortaöğretimin gerekli olduğunu savunan, Denizli ve Kayseri’de köy muallim mektebini açarak, köylere öğretmen yetiştirmek için Köy öğretmen okulları modelini planlayan bakan olmuştur.” diye konuştu.

“Ülke bazında yirmi bir okul açıldı”

Prof. Dr. Kemal Kocabaş,  “1940 yılına kadar, Köy Enstitüleri planlamaları yıllarca sürmüş, Türkiye haritası masaya yatırılarak, ülke bazında toplam yirmi bir adet okul açılmasına karar verilmiştir.  Cumhurbaşkanı M. İsmet İnönü’nün de büyük çabaları ve desteği ile 17 Nisan 1940 tarihli 3802 Sayılı Yasa ile Köy Enstitüleri’nin kurulmuştur. Köy Enstitülerinin icraatı, 28 Aralık 1938’de Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel ile İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine vekaleten getirilen İsmail Hakkı Tonguç yönetimi ile sürdürülmüştür. İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitüleri’nin temel ilkesi ve sloganı olacak ‘İş İçin, İş İçinde, İşle Eğitim’ anlayışını geliştirmiştir. Böylece, Türkiye’de 20 saat teorik ve 20 saat uygulamalı dersler ile bizzat yaşayarak, öğrenerek yetişmiş Enstitü mezunu öğretmen adayları, sadece ilkokul çocuklarına okuma yazma öğreten değil, köylüye de fennî tarım, hayvancılık, arıcılık, demircilik, inşaatçılık, marangozluk, dokumacılık, halıcılık, dikiş-nakış gibi daha pek çok meziyeti öğretebilecek öğretmen yetiştirmek üzere planlanmıştır. Her öğrencinin bir yılda Dünya Klasik Edebiyatı’ndan en az 20 kitap okumuş, özetini çıkarmış ve sınıfta tüm öğrenci ve ilgili öğretmenleriyle eleştirilerini yapmış olması, yine her öğrencinin en az bir enstrümanı iyi çalması, tiyatro senaryoları yazıp, sahneye koymaları beklenmiştir. Bu bağlamda, okullarda sabahın ilk saatlerinde organize edilen spor ve folklor öğretileri ile öğrencilerin bedensel sağlıkları ile günlük derslerine başlamaları, sanatsal aktivitelerle yazmak, çizmek ve söylemek bağlamında kendilerini keşfetmeleri ile beceri ve yeteneklerini ortaya koymaları sağlanmış ve mandolin koroları kurularak, okullarında ve turnelerle diğer okullarda da sunumlar yapmışlardır. Bu okullarda, mesleğinde yörenin en olduğu iyi bilinen sanatkâr ve zanaatkâr ustaları ile Aşık Veysel ve Ruhi Su gibi müzik ustalarının da ilgili derslerde öğretici olmalarının koşullarının yaratılmıştır” dedi.

“Birlikte öğrenerek, yaşayarak üretmek modeli”

Prof. Dr. Kemal Kocabaş, “İlk yıllarda açılmış Köy Enstitülerinde eğitim alan öğrenciler, daha sonraki yıllarda açılacak okulların inşasında, ayağa kaldırılmasında çalışmışlardır. Dolayısıyla, birlikte öğrenerek, yaşayarak üretmek modeli bizzat uygulanmıştır. Örneğin, bu okullardan mezun olan bir öğretmen steril iğne yapmayı bile öğrenmişti. Önce patatese, sonra elmaya, daha sonra da öğrenciler birbirine iğne yaparak, uygulayarak öğreniyorlardı. Mezun olduktan sonra ataması yapılıp köyüne dönen her öğretmenin yanında, içinde iğnesi, enjektörü, steril edecek kaynatma kabı ve malzemeleri bulunan bir iğne çantası yer alıyordu.  II. Dünya Savaşı yıllarında tek partili yönetim olan Türkiye’de, 1946’dan sonra parti içinde çok farklı görüşe sahip bir spektrum söz konusu idi ve  bazı grupların dayatmaları ile yavaş yavaş, Köy Enstitülerindeki uygulama dersleri önce yarıya indirildi, 1950 yılında çok partili hayata geçiş ile bazı okullarda kızlarla, erkeklerin okullarının ayrılması gerçekleştirildi ve daha sonra da 1954 yılında bu okulların kapanmasına karar verilerek, onların yerine Öğretmen Okulları getirildi.” dedi.

Prof. Dr. Kemal Kocabaş, “Köy enstitüleri bir ütopya mıydı? 14 yıllık eğitim sürecinde, 17 bin 251 genç öğretmen, daha pek çok eğitmen ve sağlıkçı yetiştirerek, halkın ve ülkenin kalkındırılması, aydınlanması mücadelesi ülkemizde büyük etkiler bırakmıştır. Avrupa’nın pek çok ülkesinde yıkıcı, kanlı savaşlar sürerken, öğrencilerin emek ve güçleriyle kurdukları eğitim kurumları, yemekhaneler, yatakhaneler, vs. yanı sıra fidanlıklar ve çevreyi ağaçlandırma, güzelleştirme çabaları ile ülke çapında elde edilen pozitif sonuçların bir ‘Türk Eğitim Mucizesi’ olarak görüldü. Köy Enstitülerinden mezun olup Türkiye’nin en ücra köşelerine ulaşan  öğretmenlerin yanı sıra, pek çok yazar, ressam, sanatçı, müzik ve bilim insanı ile diğer mesleklere sahip binlerce  kişinin, Türk kültür hayatında önemli roller üstlendiler. Fakat daha sonraki yıllarda, Köy Enstitüleri’nin kültürel mirasına yeterince sahip çıkılamadı.” diye konuştu.

Konferansın ardından, zengin görsellerle izleyicileri bilgilendiren, Köy Enstitüleri araştırmalarına gönül veren, dönemin fotoğraflarıyla yayınlar çıkaran Prof. Dr. Kemal Kocabaş’a  “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir